Birey, kendi entelektüel ve varoluşsal gelişimini nasıl inşa etmelidir? Hakiki bilgelik, yalnızca bilgiye erişmekle değil, onu içselleştirip dönüştürmekle mümkündür. Marcus Aurelius’un ‘Kendi içinde derinleş, çünkü hakikat içindedir’ sözü, bireyin dışsal statü unsurlarına değil, içsel derinliğe odaklanması gerektiğini vurgular. Bilgi, ancak bireyin onu nasıl işlediği, nasıl düşündüğü ve nasıl anlamlandırdığıyla değer kazanır. Bu yüzden bireyin hakiki statüsü, elde ettiği unvanlarla değil, iç dünyasında inşa ettiği derinlikle ölçülmelidir.
Baudrillard, modern dünya göstergeler çağıdır derken, statünün de bir simülasyon nesnesine dönüştüğünü anlatıyordu. Bugün akademik titrler, sosyal medyada yaratılan ‘bilgi simülasyonları’, kültürel sermayenin pazarlanabilir bir metaya dönüşmesi, statüyü yüzeysel bir düzleme taşıyor. Peki, akademik kimliklerimiz, zihinsel içeriğimizle mi yoksa gösterge değerlerimizle mi tanımlanıyor? Bu sorunun yanıtı, statünün sadece bir unvan meselesi olmadığını, aksine bireyin bilgiyle ve düşünceyle kurduğu ilişkiyi nasıl anlamlandırdığının önemli olduğunu gösterir.
Asıl mesele, bilginin niceliksel bir yüke dönüşüp düşünce derinliğinin yerine geçmesi midir? Felsefi gelenekler bize, Aristoteles’in bilgelik anlayışından Foucault’nun bilgiyi iktidar mekaniğine bağlayan analizine kadar uzanan bir çizgide, derinliğin sahici bir sorgulamayla geliştiğini gösteriyor. Bu noktada, bilgiye erişim yerine bilginin anlamını idrak etmenin daha değerli olduğunu söyleyebilir miyiz? Bilgi, ancak kavramsal bir altyapıya oturtulduğunda, içselleştirildiğinde ve bağlamlar arası ilişkilerle zenginleştirildiğinde bireye hakiki bir statü kazandırabilir.
Statü yüzeysel bir yüzeyde yüzerken, derinlik dibi görebilmektir. Sorun şurada: Bilgiyi hangi saiklerle edindiğimiz, ona hangi epistemolojik ve etik boyutlar kazandırdığımız ve nihayetinde onu nasıl yaşamsal kıldığımızdır. Bilginin otantik bir varoluşa evrildiği noktada, statüyü bir yan ürün olarak ortaya çıkar; fakat statünün kendisi bir amaç haline geldiğinde, derinlik kaybolur. Asıl mesele bu paradoksu fark edebilmektir.
X
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio